Vatanııım, vaz geçilmez kara sevdam! Doğup büyüdüğüm beşiğim, dolaşıp geleceğim mezarım. Dağların dumanlarına sevdalanıp sarıldığı Kaçkarlar, Toroslar, Erciyes ve Ağrı; Gemsiz şaha kalkan; vahşi kılığıyla dalgalanıp kabaran denizlerin, derlenmemiş yaban güllerinin boy attığı düzlüklerinle ne canlar yakarsın, bir bilsen!
Vatanııım, mağaralarında peygamberler, dağlarında meryem analar, ovalarında Nasrettin Hoca’ları barındırmış; Fatih Sultan Mehmet’e, Kanuni Sultan Süleyman’a, Mimar Sinan’a, Mustafa Kemal Atatürk’e analık yapıp büyütmüş, anaların en güzelisin! Camiilerinden semalara hoş seda olarak yükselen ezanlarla huzur verensin…
Vatanııım, suyundan, çamurundan evlatlarına şifa veren lokman hekimimsin! Taşının toprağının, altının üstünün her santimi bizden sorulur diye bağırıyor Derinkuyu’n, Göbekli Tepe’n, Balıklı Göl’ün ve daha niceleri…
Vatanııım, yanık türkülerin sevdası, sen asla namerde baş eğmeyen, göğsünü hain kurşunlara siper etmiş, şehit evlatlarının kanını su diye içmiş, Kurtuluş Savaşı’ndan galip çıkarak yaradanın lütfuna laik olmuşsun!
Vatanııım, Doğu’yu Batı’ya, Batı’yı Doğu’ya taşıyan, evinde herkese konuk severliğini gösteren, güzelliklerini dantel gibi işleyip sergileyen, sahip çıkansın. Sen benim vatanım, ana kucağım, aşkım, olmazsa olmazımsın!
Kuzenim Mustafa askere gidiyor. Bu yazıyı ona ithafen yazdım.