Okyanusa sıfır sessiz uzun kumsalda taş sektiriyorum.
Güneş gene sularla ışık oyunu oynuyor.
Uzaktan geçen gemilere el sallıyorum belki bir gören olur, oda bana el sallar diye.
Bir anlam ifade ettiğinden degil, sadece öylesine.
Kuşlar çoğalmaya, bağrışmaya başladılar.
Gene yunuslar sardunya sürüsünü yakaladı anlaşılan.
Biraz yukarı kayalıklara tırmandım daha net görebilmek için.
Yunuslar zıplıyor, kuşlar büyük bir gürültü ile kaçmak için zıplayan sardunları kolayca yakalıyorlardı.
Görüntü çok güzeldi.
Yunuslar, balıklar, kuşlar denizde oynuyorlardı.
Ama aslında bu bir savaştı, yaşam savaşı.
Dağlara baktım, halay çekiyorlardı.
Dizilmişler yanyana, bulutlardan şapkalarıyla, dökmüşler sari, turuncu, yeşil, mavi, kahve ve siyah saçlarını omuzlarına.
Açmışlar bağırlarını okyanusa; içlerindeki grimsi beyaz elbiseleri, belden asağı olan yırtmacın açılmasıyla, açığa çıkmış.
Bu eteğin altında gizli gibi duran mermerlerin her karışında kuşlar yuva yapmış.
Burada evler cok pahali olmalıki kuşlar arasında yer kavgası var.
Ey başı gelin taçlı, dünyanın temel direkleri,
Sizmi okyanusu selamlıyorsunuz, yoksa okyanusmu sizin ayağınıza kapanmış?!