Cancan ağacın gölgesinde oturmuş TIR’lardan boşaltılan sebze ve meyvelere bakıyordu. Burası nesli tükenmeye başlayan hayvanların koruma altına alındığı bir bölge idi. Doktorlar, hemşireler, bakıcılar ve gönüllü çalışan bir sürü insan vardi.
Son bir kaç gündür Cancan çok heyecanlı idi. Cancan ve ailesininde katıldığı sürü su bulmak için yola çıkmışlardı. Hava cok sıcaktı. Sürüde üç tane yeni doğmuş bebek vardı. Çok hızlı gidemiyorlardı. Anne ve baba filler yavru fillerin etrafında güvenlik çemberi oluşturarak yürüyorlardı. Kumluk bir alandaki ağaçların gölgesinde durdular. Yaşlı ve tecrübeli olan iki fil hortumlarıyla kumu kazdılar. Azıcık su çıktı onu yavru fillere verip yola devam ettiler. Hava çok sıcaktı, aç ve susuzdular, bebeklerden dolayı hızlı gidemiyorlardı. Dikenli otlardan geçerken acı bir ses duyuldu. Cancan görmeden eski bir tuzağa basmıştı. Filler başladılar bağırmaya. O tarafta olan koruma ekipleri hemen yardıma gelmişler ve hepsini buraya getirmişlerdi.
Ne yazık ki Cancan bacağının dizden asağısını kaybetmişti. Burasi cok büyüktü, yemek ve su vardı. Herkes mutluydu, Cancan dışında! Şimdi artık onu mutlu etmenin zamanıydı. Yapılan takma bacağı deniyorlardı, herkes heyecanlıydı. Sonunda bacağına protezi taktılar. Artık Cancan’da eskisi gibi koşabiliyor, rahat rahat yürüyebiliyordu. Bazı günler bakıcılarıyla top bile oynuyordu. Kaybettiği bacağına kavuşmuştu ve çok mutluydu.